Yaklaşık iki aydır korona yukarı korona aşağı gündemimiz. Farklı bir gündeme odaklanamıyoruz. Dünya düzeni birden sekteye uğradı. Büyük güçler, görünmeyen ve minnacık bir virüs sayesinde güçlerini yitirdiler.
Bundan sonrası için yeni bir dünya düzeninin oluşacağı söylentisi var. Bu düzen gündelik yaşantımızı etkilemeyecek ama küresel sermayenin tamamen değişeceği öngörülüyor.
Bütün bunlardan haberimiz var. Ama bu gündemin yoğunluğundan heyecanını kaybettiğimiz bir kavram var. Onun adı Ramazan…
Hakikatten de nerde o eski Ramazanlar?
Topraklar çoraklaştı, yağmur bekler oldu. Yüreklerimiz çoraklaşmıştı ve Ramazan ayı misafirimiz oldu.
Ramazanın şifalı elleri, yaralarımızı sarar, dertlerimize derman olur. Bu ay sevgi, şefkat, merhamet ve inayet ile dertli gönülleri imar edip, kırık kalpleri onarır.
Ülkemize, şehrimize, mahallemize, sokağımıza, hanemize bir güzeli misafir edeceğiz. Bu misafirimiz bize kardeşliğimizi, samimiyeti, merhameti, rahmeti, Allah’ı hatırlatmak için geliyor. Umarım bu hatırlatmalardan dersimizi alırız.
Gelen misafir ertelenir mi?
Bu etik bir davranış olarak gözükmez. Ortada can ile baş ile mücadele edilen koronaya karşı Ramazanın ertelenmesini istemek bir mümine yakışık almaz. Bağışıklık sistemini bahane ederek de bu süreç yürümez. Normal zamanlarda da bağışıklık sistemi zayıf olanların oruç tutmaması öneriliyordu zaten.
Yüce Allah, Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor:
“Ramazan ayı, içerisinde insanlar için hidayet rehberi, doğruyu gösteren açık belgeleri kapsayan ve hak ile bâtılı birbirinden ayıran kitap olarak Kur’an’ın indirilmiş olduğu aydır. Sizden kim bu aya erişirse onda oruç tutsun. Kim de hasta ya da yolculukta olursa tutamadığı günlerin sayısınca başka günlerde tutar. Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. Bu, belirlenen sayıyı tamamlamanız, sizi doğru yola eriştirdiğinden Allah’ı yüceltmeniz için ve olur ki şükredersiniz diyedir.” (Bakara, 2/185)
Ayların yeri bellidir. Değiştirilmesi iste uygun olmaz. Bir ayı diğer aya uyarlayamayız.
Yine Yüce Allah, Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor:
“Gökleri ve yeri yarattığı gündeki yazısına göre Allah katında ayların sayısı on ikidir.” (Tevbe, 9/36)
Bize kolaylık sağlayan dinimiz Ramazanın ertelenmesini uygun görmez iken, oruç tutmakta zorlanan kişilerin, mazereti olan kişilerin oruçlarını ertelemelerine imkân verilmiştir.
Oruç zaten topluca yapılan bir ibadet biçimi değil. İmkânı olan tutar imkânı olmayan ise başka bir zamana erteleyebilir. Oruç tutamayan kişilerin Ramazanın bereketinden istifade edebilmesi için o ayda yapabileceği nafile ibadetlerini artırırsa bunun da ayrıca sevabı vardır.
Bunun üzerinden siyaset yapmanın bir manası yok. Ramazan bizi incitmek için misafirimiz olmaz. Nefsimizi terbiye için gelir.
Her neyse…
Hoş geldin Ramazan!