“RUH”
Tasavvufa göre ruh, insanın mahiyetini açıklarken ruhtan çok nefis ve kalp üzerinde durulmuştur.
Ruh, mahlûk olup olmadığı ihtilaflara göre konu edilirken, onun Allah’ın emrinde olduğu ve mahluk olduğu bildirmiştir.
Ruh, insan bedenini ayakta tutan, can veren, hayat veren Rabbani bir lütuftur. Ruh sadece insana değil bütün canlılara hayat veren bir lütuftur.
Bitkiler sadece nebati ruh, hayvanlara ise hem nebati hem hayvani ruh, insanlarda hem nebati hem hayvani hem insani ruh bulunur.
Özetle ele alırsak nebati ve hayvani ruh ölür ancak insani ruh ölmez yaşar .!
Ruhun suretini mahiyetini bilmediğimiz için, aslında O engin bir sırdır.
Bilimsel olarak ruh ise, beynin faaliyetleri sonucunda oluşan davranış ve algı biçimidir.
Kur’an’da ruh kelimesi, iki anlamda kullanılır. Birincisi Allah’tan gelen bilgi, ikincisi de insanlar ile cinlere yüklenen yetenektir. Bu yetenek onların, ulaşabildikleri bilgileri değerlendirmelerini ve imtihan edilebilir hale gelmelerini sağlar.
Şu âyette ruh, Allah’tan gelen bilgi anlamındadır:
“(Allah) Melekleri, kendi işi olan ruh ile kullarından seçtiği kişiye indirir ve der ki: İnsanları uyarın; benden başka ilah yoktur, bana karşı yanlış yapmaktan sakının!” (Nahl 16/2)
Allah’ın bilgisinden bize verilen kısım pek azdır.
Allah Teâlâ şöyle buyurur:
“Sana ruhu soruyorlar. De ki: “Ruh, Rabbimin işidir. O bilgiden size az bir şey verilmiştir.” (İsrâ 17/85)
Ruh engin bir yaşayış biçimi olmakla birlikte sır doludur. Yüce Allah, insandan önce ruhlar âlemi yani “Kalu bela” bir diğer adı olan “Bezm-i Elest” olan âlemde ruhları yarattı.
Sonra insanı yarattı bedenine yerleştirdi. İşte Ruhun aslında Allah a ne kadar yakın olduğunu ve bilmediğimiz çok şey olduğunu ilk ruhların yaradılışından anlayabiliyoruz.
Akıl, kalp ve ruh ile ilgili en az bilgi konu edilen Ruhtur.
Ruh insan bedenini ayakta tutan can ve hayat veren ölümsüz ve Allah’ın emrinde olan bir mahlûktur.
Değerli dostlar;
Akıl, Kalp ve Ruh ile Hakkı bulmayı ve hakikate yol almayı yüce Allah (C.C) bizlere nasip etsin.