Dostum Yakup'un haberi ile "Wê hesab neyê dayîn" (Ödenmeyecek, Ödemiyoruz) adlı oyunun biletini temin etmek için Araf tiyatro ve cafe'nin mekânına geldim. Mekân; Bir binanın zemin katı, üç odalı. İlk ayak bastığım oda, "sergiledikleri oyun"ların tüm duvarı ve halka mutfak masası dahi afişleriyle süslenip, kaplamış loş bir oda.
Diğer odanın tavanından bütün vücudumu kapsayan kızıl, sarı bir ışık beni içeri davet ediyordu... İçerde grinin tonuna kaçan ince tül tül dumanların raksı, masanın üstünde ki göz alıcı dergileri, içi biblo ve kitaplarla donatılmış bu dolabın hemen solunda siyah bir tahtaya, art arda tebeşirle çizilmiş halka bir tablo odanın beklide en ilginç yanıydı...
Bu tabloyu incelerken ismini yeni öğrendiğim Tuncay "Hoş geldin" dedi. Yakup, "Wê hesab neyê dayîn" adlı oyunun biletini bu mekânda temin edebileceğimi bildirdi, bileti aldıktan sonra giriş kapısında durdurdu beni Tuncay, bu cumartesi bir tiyatro olduğunu daha söyledi, "Arkadaşlar Siirt'ten geldi, sanat adına bir bilet daha almak istersin?" Tuncay'ın ilk bakışta silik, mahcup tavırlı ricasını kırmak istemeyip aldım "Son Feryat" adlı oyunu.
"Türkiye'de madencileri konu alan ilk ve tek tiyatro oyunu" ilkesiyle yola çıkan kafa tiyatrosu, oyunun ilk perdesinden başlıyorsunuz hüngür hüngür ağlamaya, tabiri caizse nefes aldırtmıyorlar! Soma, Zonguldak, Ermenek, Şırnak ve Şirvan'da maden ocağında meydana gelen göçükte hayatının kaybedenlerin toplam sayısı 342. Bu iş güvenliği önlemine çare bulmayan yetkililere, tüm vicdan sahibi kişilere Ayşe anne karakterinde oynayan kişi, başından geçen dram dolu iş kazası olayını, yalın bir dile başlıyor anlatmaya...
Önce eşi Hasan'ı göçükte kaybediyor ardından maden ocağı önünde babasının "ucuz ölüm"ünü protesto eden oğlu Yusuf'un darp edilip ardından silahla vurulup öldürüldüğünü anlatan Ayşe anne, sesine ses olmak için dinleyenleri “direniş”e davet ediyor. Aynı yerden üst üste vurulan Ayşe anne'nin tek amacı yeraltından bu acı dolu, mıh gibi beyne vuran çığlığa ses olmak için, bir can daha gitmesin diye hafıza da ısırıcı, sert duyum bırakan son feryadı oluyor. Bu gerçek öykü'yü dert edinip canlandırmak, halka güç kullanmadan, yaralamadan, unutmadan ve unutturmadan duyguları sanatsal bir dille anlatmanız bir fazilettir, bin şükrandır! "Son Feryat" oyununda beni üzen ve kahreden 3 sahneyi sizlerle paylaşmak istiyorum.
1. Alın teri ile ekmek götürmek için çalışan madenci işçilerinin (öksürüklü) muhabbeti "Bunca ölüm oldu, kimse önlem alamadı. Hem söylesene Hasan, madenciler canı kimin umurunda? Bu maden yetkili sorumluları vagona yüklenecek kömür miktarı ile ilgileniyor."
2. Yusuf'un ölümle boğuşurken ki konuşması "Unutmayın beni, unutmayın şehit düşen madencileri ve unutmayın babamı." Aheste aheste Ayşe Kolivar "Yusuf orti" adlı ezgisi yükseliyor hoparlörden, çok sahiciydi...
3. Renkleri çalınan Ayşe anne tiyatro sonunda bu soruyu dinleyenlere yöneltiyor "Tüm bu olanlar kader mi? Yoksa cinayet mi? taktir sizlerin..." oyun bitiyor, ayakta, göz yaşları ile alkışlanıyor... Oyunu yazıp, yöneten aynı zamanda oynayan Nezih Filiz "Oyunumuzdan elde edilen gelirlerin bir kısmıyla Siirt’te bulunan İşitme Engellileri Derneği’ne ve köy okullarına kitap bağışında bulunacağız." Dedi, bu güzel sözden sonra tiyatro bitmiş, gün dönmüş, akşam ermiş, ne gam... Cumartesi akşamı bol ağladıktan sonra pazar akşamı bol gülmek için "Wê hesab neyê dayîn" (Ödenmeyecek, Ödemiyoruz) adlı oyunu izlemek niyetiyle yola çıktık...
Tiyatro başlamadan önce, bir yığınlık çökmüştü sokağa, o akşam hem tiyatro vardı hem iki üst katın restoran açılışı. Restoran’ın açılışından çok Tiyatro'yu talep eden insanları gördüm. O kalabalık geçen ki yazımın başlık ismini hatırlatıyordu hafızama "Sanata Susamış Yurttaş" Tiyatro'ya gelince lakin ben bir eleştirmen değilim.
Eleştirmenlerin işi değerlendirmek, eleştirmen bir filmi yahut bir tiyatroyu izlerken akıl ile izler. Ben ise tamamen kalp’le izlerim. Kalbime değiyor mu, beni mesut ediyor mu ona bakarım.
Vesselam, bu hafta sonun da ki tiyatro da önce yumruklandık sonra gıdıklandık ama bu sözü de es geçmek istemiyorum Amed Şehir Tiyatrosu’nun oyunculuk kabiliyetine şapka çıkartıyor, saygıyla eğiliyorum ve günü mutlu tamamlıyorum…