Gazetelere son zamanlarda hiç baktınız mı...?
Radyolara, televizyonlara...?
Nereye bakarsanız bakın; şiddet olaylarıyla karşılaşıyorsunuz...
Çeteleşmeler okullara kadar uzandı neredeyse...
Bunu çevrenize baktığınızda kolaylıkla görebilir, anlayabilirsiniz ne yazık ki...
Öğretmenler, veliler, dikkat çekiyor bu duruma, her fırsatta, uyarıyor:
“Aman dikkat...!”
Sokakta, okulda, her yerde... Şiddetin izlerini bulabilir, gençlerimizin içine düştüğü bu tehlikeyi fark edebilirsiniz...
“Perşembenin gelişi, çarşambadan belli olur...” demişler, büyüklerimiz...
Bunun böyle olacağı gün gibi aşikardı da, duyan kim...?
İş, işten geçtikten sonra anlıyoruz ne yazık ki uyanmaya...
Ama o zamanda çok geç kalıyoruz ne yazık ki...
Son çırpınışlar fayda etmiyor, üzülüp acı çekiyoruz her seferinde...
Önemli olan, tehlikeyi başından görüp, bunun gereği neyse, onu yapmak...
En doğrusu da bu...
Eğitimciler dert yanıyor...
“Çocuklarınıza sahip çıkın... Şiddet ilkokullara kadar uzandı..." diye...
Aileler tedirgin, "Çocuklarımıza bir şey olursa, ne yaparız? " diye kaygı içerisinde anne ve babalar...
“Ufacık çocuklar, dizilerden etkilenerek, birbirlerine bıçak çekiyor, silaha ilgi duyuyor, uyuşturucuya özeniyor maalesef...
Ailelerin, bu konuda, ne kadar ilgisiz olduğu; gün geçtikçe artan şiddet olayları, uyuşturucuya yönelim ve suç işleme vakaları ile ortadadır...
Şiddeti körükleyen diziler, zararlı internet siteleri, kumar, iddia ve bahis gibi; gençleri maddi ve manevi yönden zarara uğratan tuzaklar gittikçe bir ahtapot gibi toplumu ve gençliği sarmakta ve zehirlemektedir...
Kapitalizmin birer avı haline gelen çocuklarımızı ve gençlerimizi bu canavarın pençesinden kurtarmak bütün Anne ve babaların görevidir...
Televizyonlardaki reklamlar, sorumsuz tüketim çılgınlıklarına ve alışkanlıklara davetiye çıkarmakta ve bir müddet sonra, çocuklarda doyumsuzluğa buna paralel olarak da mutsuzluğa sebep olmaktadır...
Sosyal Medya'da türeyen ve yığınları etkileyen fenomenler, sırf zengin olsun diye, meşhur olsun diye, çocuklarımıza ve gençlerimize kötü örnek oluyorlar...
Onların derdi, ceplerini doldurmak...
Gençlik ne âlemde?
Sokaklar çete mi dolmuş? Böyle bir tasaları yok...
Bir tek gayeleri var; zengin olmak...
Reyting uğruna, toplumu, gençleri ve çocukları ateşe atıyorlar ve geriye dönüp bakmıyor, bu reyting canavarları...
Çünkü Kapitalizm acımasız bir çarktır, sürekli tüketmeyi, sorgulamamayı dayatır insana...
Sokaklarda dizilerin ağzıyla konuşan çocuklar, o dizi oyuncularının giyimi gibi giyinen, onlar gibi yaşamaya özenen gençler, gerçekte olmayan bir hayal âleminde görüyorlar kendini ve sonra gerçekle yüzleşince, bir boşluğa düşüyorlar...
O boşluk ki; mutsuzluğu ve ruhsal sorunları doğuruyor bir zaman sonra...
Sonrası, daha kötü ve vahim...
Uyuşturucu, intihar vakaları ve kötü sonlar...
Pişmanlıklar...
İnsan, kaybettiklerinin değerini sonradan anlıyor ne yazık ki...
O zaman da, iş işten geçiyor, dizini dövüyor, ama giden geri gelmiyor ne yazık ki...
Peki, ne yapmalı?
Çocuklarımızı ve gençlerimizi küçük yaşlardan itibaren eğitmeliyiz.
Onlara maneviyatı aşılamalıyız...
Onları internetin zararlı yönlerinden uzak tutmalıyız.
Anne ve babalar olarak, çocuklarımıza iyi örnek olmalıyız.
Çocuklarımızı kötü ortamlardan ve çevrelerden uzak tutmalıyız.
Çocuklarımıza sevgi ve disiplini dozunda vermeli, onları şımartmamalıyız.
Onlara kitap okumayı sevdirip, evde okuma saatleri yapmalıyız.
Onlara zamanlarının verimli kullanmalarını sağlamalıyız.
Onları mümkün olduğu kadar, televizyon ve dizilerden uzak tutmalı ve bizler de bu konuda dikkat edip, örnek olmalıyız...
Mümkün olduğu kadar çocuklarımıza zaman ayırmalıyız...
Çocuklarımıza nasihat vermeli, hayatın yanlışları hakkında onları uyarmalıyız.
Unutmamalıyız ki hayatta en büyük zenginlik; ailedir...
Bir anne ve babanın geride bırakacağı en büyük miras ve zenginlik; ailedir, Salih evlattır...
Allah'ın bir anneden ve babadan istediği de budur zaten...